Ana içeriğe atla

Barcelona

     Bir sonraki şehrimiz benim ve Fatihin favori şehri Barselonaaa. Neden favori şehrin Barselona diye soracak olursanız sanırım nedenlerini şöyle sıralayabilirim. Öncelikle acayip ferah bir şehir. Fazla ferah. Yok böyle ferahlık. Yolların hepsi 5 şeritli falan. Her yer birbirinin aynısı. Yani sokakta yürürken sanki daha önce buradan geçmiştik diye düşünmeye başlıyorsunuz. Şehrin yapılanması çok güzel. Simetri sanatı uygulanmış şehirde. Arada yamuk evleri de yok değil. Zaten burada Gaudi diye bir adam var ki nerede absürt nerde yamuk nerde masallardan kopup gelmiş bir eve rastlasanız bu adamın elinden çıkmış. Adam Barselonayı tek başına kurmuş resmen.
       Barselonayı favori şehrim yapmamdaki ikinci etken sıcaklık diyebilirim. Yağmurdan rüzgardan sıkıldığımdan Barselona bana cennet gibi geldi. Sonunda kısa kollu gezebileceğim (hemide içimde atlet bile yokken) bir şehre gelmiştim sonunda.
      Sahille şehrin iç içe olması beni etkileyen üçüncü bir etkendi. Sahili de çok temiz ve güzeldi. Yani Barselona resmen normal şehirle tatil şehrinin birleşimi gibi. İşten çıktıktan sonra gideyimde az biraz denize girip ferahlayayım diyebileceğiniz bir yer. İstanbulda o kadar su var ama deniz için ya şile ya ağva ya da rivaya felan gidiliyor (avrupa yakası da çok farklı değil) neden? kum felan yok çünkü. Barselonada bunlar iç içe işte.  5 dakikada sahildesin.
     Diğer şehirlerle karşılaştıracak olursam, mesela Roma; tamam efsane, tamam acayip tarihi, buram buram tarih kokuyor resmen ama bunlar bir yere kadar. Hani Romaya taşınıp orada yaşar mısın derseniz İstanbulu tercih ederim (sarcasm ;) ). Venediğe gelirsem masalımsı bir şehir. Fazla güzel. Ama gideceğin gezeceğin göreceğin yerler belli. Bir zaman sonra artık onlar sana güzel gelmeye başlamaz, yani güzel gelir tabi ki ama alışırsın. Parise geleyim mesela; Sanat ve aşk şehri. Yapılar muazzam ama kaç kere hayatında Louvre ye gidip Mona Lisayı görmek istersin ki ya da ne bilim eyfel kulesini bir kere gör yeter her gün tepesine çıkıp Parisi izleyemezsin ki. Tabi her köşe başındaki cafelerin mükemmelliği insanı cezbetmiyor değil acayip bohem yaşatıyor insana, ama bohem yaşa yaşa bir yere kadar. Pariste deniz yok bir kere. Deniz olacak arkadaş. Amsterdam; adamların bir Van Gogh u var bir de red light distiricti. Kendini resmen cinsellik üzerine oluşturmuş bir şehir. Cinselliği ve uyuşturucuyu kullanarak turist çekmeye çalışan bir şehirden ne beklersiniz ki? Mesela Norveç, Bergen; mükemmel fjordları, acayip süper hiking yolları, muazzam manzaraları var. Kötü yanı ne derseniz biraz soğuk sadece. Onun dışında bir doğa ülkesi resmen. Kısacası buna laf atmayacağım hacılar burası cidden iyi gidip görün. My second favorite cityyyyyyy.

     Yani diğer şehirleri kötülemiş gibi oldum ama öyle olmasın. Onlar da efsane şehirler. Kesinlikle görmeniz gereken güzelliklere sahip her bir şehir. Ben sadece “yaşanacak” şehrin kesinlikle Barselona olduğunu belirtmek için yazdım onları. Yoksa bir Romayı, Venediği, Parisi falan görmeden olmaz yani. El hasıl vel kelam Barselona doğası, yapıları ve tarihiyle gerçekten gezilip görülmesi gereken bir şehir.
     Milanodan 1 saat süren uçak yolculuğunun ardından Barcelona havalimanına iniyoruz. Hemen ilk işlemlere başlıyoruz: Check in, Snap, I am at Barcelona Spain (yapmasak olmaz ama şimdi). Eşyalarımızı alıp otobüslerin kalktığı yere giderken kahvaltı bile yapmadığımız aklımıza geliyor. Saat olmuş 3 biz daha kahvaltı yapmamışız. Fatihin hostele gidelim hostelde yeriz demesine rağmen ben dayanamayıp hava alanının dışındaki bir banka oturup Fatihin İstanbuldan getirdiği barbunyayı “adam Barselonanın sokaklarında bimden aldığımız barbunyayı gömüyor ya lannn” diye dalga geçmesine rağmen aldırmayıp bir güzel gömdüm (Planlar Milanoda Spontini pizzası yemekti hayatlar bim barbunyası oldu L). Konserve hayat kurtarıyor yanınıza konserve alın kesinlikle. Daha sonra havalimanının dışında size bekleyen aerobuslar var. Bunlar size Katalunya meydanında götürüyor. Gayet ferah ve rahat otobüsler bunlar. Aerobusa binip Katalunya meydanında indik. Gezmeye başlamadan önce eşyaları bırakmamız gerekiyordu ama biz her zaman olduğu gibi yine yanlış bir hesapla(geçi yapacak bir şey yoktu o durumda) hostelin 3 km uzağında indik. Çantalarla yürümek çok koyuyor adama orası kesin. Hostelimize vardığımızda hostelin gerçekten çok güzel olduğunu gördük. Ayrıca kaldığımız diğer hostellerden daha ucuzdu. Barselonanın kendisi zaten o kadar pahalı değil. Hostelimize yerleşip Fatihin barbunyayı yemesini bekledikten sonra dışarıya çıkıp bir göz atmaya karar verdik. Hostelimizin yakınında görmemiz gereken üç yer vardı. Bunların üçü de tabi ki Barselonanın mimarı Gaudinin elinden çıkmış eserlerdi. Başlamadan önce Gaudi hakkında az biraz bilgi verim. Çünkü cidden Barselona için baya önemli bir adam.

İçi daha güzel


     Antoni Gaudi İspanya’da Art Nouveau akımının öncüsü olan Katalan mimardır. Barselonanın en önemli mimari eserleri bu amcanın elinden çıkmaktadır. Bir sürü eseri vardır. İlk önce Casa Vicens adlı yazlık evi tasarlamıştır. Daha sonra Eusebi Güell adlı sanayici ile güçlü bir ilişki kurarak bu aile için çeşitli eserler ortaya koymuştur. Zaten Barselonayı gezerseniz fark edersiniz çoğu yapısında Güell ismi mevcut. En önemli eseri hayatını adadığı, yapımı halen süren La Sagrada Familia Bazilikasıdır. Daha sonra bu yapıyı ayrıntılı tanıtacağım. Gaudí, bir dahi olarak kabul edilmekle birlikte renk körü olduğuna dair bir iddia vardır. Bu iddiaya göre, eserlerini yardımcısı olmadan yaratması mümkün değildi. Gaudinin eserlerinin 8 tanesi UNESCO Dünya Mirası Listesindedir. Ayrıca bizim Gaudi koyu katolik ve ateşli bir Katalan milliyetçisiydi. Ne acıdır ki bu kadar güzel eserlerle Barselonayı Barselona yapan Gaudi tramvay çarpması sonucu 1926 da 74 yaşındayken öldü. 

Antoni Gaudi
     Gaudiyi anlatmasam olmazdı. Adam çünkü her yerde karşınıza çıkacak. Her neyse biz tabi çok güzel Barselona akşamında Gaudinin ilk eseri olan Casa Mila’yı görmek için kendimizi sokağa attık. Sokaklarda gezerken yolların ne kadar ferah olduğu direk gözünüze çarpacak. Sadece ana yol değil bütün yollar en az 5 şeritli. Trafik adına hiç bir şey yok. İlk görüşte Barselonanın bu yapılanmasına hayran kalmıştık. Ayrıca İspanyadan ayrılıp bağımsız olmak isteyen Barselonalıların koyu katalan olduklarını da söylemeden geçmeyeyim. Pencerelerin çoğunda katalan bayrağı var. Adamların dilleri bile farklı; Katalanca. Bir nevi bizdeki Kürtlerle Türkiye arasındaki ilişki, Katalanlarla İspanya arasında gerçekleşiyor diyebiliriz. Tabi silahsız olanı…

Binalardaki bayrakların çokluğu(pek belli olmasa da baya var)


Barselona bankında muhtar oturuşu

     Hostelimizin yaklaşık 500 metre ötesinde bulunan Casa Milaya vardıktan sonra Gaudi adlı şizofrenin nasıl bir şey olduğunu hemen anladık. Böyle yamuk yumuk evler, İlginç dekorasyonlarla adam kendine has tarz yapmış. Sokaklardaki bankları bile adam tasarlamış. Banklarda bile bir yamukluk var. Her neyse ben az biraz casa milayı tanıtayım. 1906-1910 yıllar arasında Antoni Gaudi tarafından tasarlanıp inşa ettirilmiştir. Taş ocağı lakabıyla bilinmektedir. Gaudi bu yapıyı inşa ettirirken kendisiyle çok alay edilmiştir. Ayrıca belediye bile Gaudiye engel olmuştur. Binanın inşaat süresinin uzamasının sebebi özellikle belediyenin yapı kanunlarına uyumlu olmaması sebebi ile sık sık engellenmesi ve ceza kesilmesidir. Bu sebepten dolayı Gaudi baştaki orijinal projeyi bire bir yerine getirememiştir. Sanatçı ön cephede dalgalı deniz ve deniz yosunları duygusu yaratmak istemiştir. Dökme demir balkon demirleri dalga efektinin daha güçlü biçimde algılanmasına yardımcı olur. Bu eser UNESCO Dünya Mirasları listesindedir.


     Casa Milayı inceledikten sonra hemen alt tarafında bulunan Casa Batllo ya doğru yürümeye başlıyoruz. Ev yine bildiğiniz Gaudi eseri. Yamuk yumuk, masalımsı bi ev. Adam yapmış be hacı diyorsunuz binayı incelerken. Binanın yerel ismi kemiklerin evi. Ev 1900 lü yıllarda Batllo ailesi tarafından satın alınmıştır ve hala onlara aittir.



      Bir sonraki hedef La Sagrada Familia. Barselonanın belki de en önemli yapısı. Mimarını söylememe gerek yok tahmin edersiniz herhalde. Evvvet Antoni Gaudi. Adam her yerde. La Sagrada Familia Kutsal aile demek. Gaudinin tramvayın altında kalarak ölmesi sonucu yarım kalmıştır. Yapımı halen devam etmektedir. Tahminlere göre 2030 yılında bitmesi bekleniyor. Bitmemesinin nedeni hala sembolik olarak halkın yardımlarıyla yapımına devam edilmesi ve Gaudi'nin karmaşık mimari tarzının çözülmesinin güçlüğüdür. Gaudi, bazilikadaki büyük kulelerden bir tanesinin bitimini görebilmiştir. Kuleleri tasarladıktan sonra bu kulelerin Barselona'ya gelecek olan gezginler için mükemmel bir karşılama olacağına inandığını belirtmiştir. Gaudi şehirde yaptığı bütün yapılardan elde edilen geliri bu yapıya yatırmıştır.


     Yapı gerçekten muazzam. Her tarafı ince elenip sık dokunarak inşa edilmiş. Her parçasında ayrı bir anlam ayrı bir sanat var. Tek kötü yanı yapımı halen devam ettiği için etrafında vinçlerin olması. Bir instagramlık fotoğraf çektirmediler adama :/ . Bazilikanın karşısında güzel bir park var. Bazilikayı inceledikten sonra bu parka geçip marketten aldığımız kaşar ve salamı ekmeğin arasına koyup ice-tea eşliğinde bir güzel yedik. Parkın bir köşesinde internet bile vardı. Oturup abimi falan aradım. Gerçekten çok eğlenceli bir konuşma geçti aramızda. İlerde anlatacağım şöyle bir amacımız vardı abimle: 2018 Rusya Dünya kupasında kimseye haber vermeden Rusya ya gidip sonra instagrama atacağımız bir fotoğrafla herkesin öğrenmesini sağlayacaktık. Gerçi ben dayanamayıp bunu Fatihle gerçekleştirdim. Benim tur yapacağımdan herkesin haberi vardı ama Fatihin benimle geleceğinden ne akrabalarının ne de üniversiteden arkadaşların haberi vardı. Pazartesi okula gidip sabah Roma da fotoğraf atma düşüncemizi Roma sokaklarında internet olmamasıyla pek iyi bir şekilde gerçekleştiremesek te güzel bir sürpriz yapmıştık. Hee tepki de almıştık orası ayrı. Yaaaaa kankaaaa bana niye haber vermedin bende gelirdim oluuuummm diyenlerden tut da olum bitirme projemiz var ne işin var Romada diyenler (Şevketten bekliyorduk bunu ama demedi, onun yerine sabah Fatihe derse gelecek misin diye mesaj atmıştı. Adam Romada Şevkooo ne dersi). Hele bizim bir Anıl var. Adama fotoğraf atıyoruz Romadan, Anılın cevap şu: hehehe kanka eski foto bu. Bir tane de daha atıyoruz: Bu da eskiii. En son snap yollayınca başladı tabi bu: vayyyy olm siz adam değilsiniz bana niye haber vermediniz! Herneyse bunları neden anlattığımı anlatayım. O bankta otururken Abim bana “O değil de Avrupa falan yalan da sen Norveçe gitsen ne kıskanırdım biliyor musun” dedi. Adamın haberi yok tabi. Ben tura çıkmadan 1 hafta önce Norveç biletini arkadaşın Trolltunga fotoğrafını görüp bir anlık gazla almıştım. Onu da anlatacağım size. 2 dakikada nasıl gaza gelinip uçak bileti alınır. Ama kafama takmıştım kimseye söylemeyecektim onu. Norveç gezime gelen tepkiler efsaneydi gerçekten. Ona da geleceğim ilerde. Abimin bu Norveç lafından sonra bende bir gülümseme oldu ki görülmeye değerdi. Kardeşşşş bileti aldım bile demek istedim o anda ama diyemedim :D . Yaa arkadaş şaka gibi resmen 2 ay önce Ağa kapısında Avrupa planı yaparken şimdi La Sagrada Familia altında telefon görüşmesi yapıyordum. Şaka maka hayalimdi olum bu benim.


Otobüste takılırken


     Kaşar salamı gömdükten sonra hostelimize geri döndük. Hostelimizin ortak alanında az biraz takılıp milleti kestik. Burada acayip olaylar döndü ama özel olduğu için şimdi o mevzuya girmeyeceğim :D . Ya da anlatayım az biraz o kadarda özel değil. Olay yine bizim Fatihin şizofrene bağlayıp “kankaaa şu kız beni kesiyor. Gidip konuşacağım” diye sallamasından kaynaklanıyor. Hostelin ortak alanında bu Fatih yüzünden 2 saat takıldık. 2. Günde kızı göreceğim diye hemen hostele dönmek istiyordu. O da ayrı konu. Kısacası yaptığımız “kızla konuşma” stratejileri sonrası biz yine ağzımızı açamadan kızın 2.gün hostelden gidişini izledik :/  Öğrenilmiş çaresizlik var sonuçta. Konuşamayacağımız baştan belliydi.


HunteFatih
     Barselona 2.gün….

     İkinci gün gezimize başlarken Fatihle bizi kritik bir karar bekliyordu. Otobüs bileti mi alacaktık yoksa yeni bir şey deneyip şehir turu yapan bus turisticlere mi binecektik. Roma, Venedik ve Milanoyu yürüyerek gezdikten sonra kendimize ödül verip bus turistic i tercih ettik. Bunlar her iki dakikada bir geçen üstü açık otobüsler. Verdikleri biletle sınırsız bir şekilde binebiliyorsun. 25-30 euro civarı bir şeydi sanırım. Ama kesinlikle buna değdi. Verdikleri kulaklıkla yapılar ve mekanlar hakkında bilgi sahibi olabiliyorsunuz. Türkçe seçeneği bile mevcut. Bunun sayesinde Barselonayı güzel bir şekilde eğlenerek gezdik. Bileti almadan önce La Sagrada Familia Bazilikasına gidip bazilikayı hem gündüz yüzüyle görmek hem de karşısındaki parkta oturarak kahvaltımızı yapmak istedik. Daha sonra biletlerimi alıp otobüsle ilk durağımız olan yine bir Gaudi eseri Park Güell e doğru yola çıktık.


Diğer tarafı




     Park Güell de tüm Gaudi eserlerinde olduğu gibi masalımsı bir hava mevcut. Çizgi filmden çıkmış evler, değişik taşların birleşimiyle oluşturulmuş banklarla adam yine kendine has tarzını parka yansıtmış. Ayrıca buranın en tepesine çıkıp Barselona şehrini yukarıdan incelemekte mümkün. Gerçi yukarı kadar çıkmak adamı öldürse de buna değiyor. 1900-1914 tarihleri arasında, Güell ailesinin soyluluk göstergesi olarak yaptırılmıştır. Park, 1923 'ten sonra halka açılmıştır. Ana girişte taştan yapılmış, mantarları anımsatan kubbe biçimli çatıları olan iki yapı bulunuyor. Yapıların birinde ilginç bir kule var. Park alanındaki yapıların çoğu, canlı renkleri içeren seramik parçaların bir araya getirilmesiyle yapılan mozaikle kaplı. Parkın girişindeki merdivenli yol, sütunlarla süslenmiş büyük meydana kadar uzanıyor. Büyük meydan, aslında önceden de bahsettiğim gibi Barselona'yı ve denizi gören çok güzel bir balkon. Burada dalga görünümünde, mozaik kaplı banklar bulunuyor. Meydan, kültürel ve toplumsal etkinliklerin gerçekleştirildiği bir alan olarak kullanılmış. Park, meydan merkezde kalacak biçimde tasarlamış. Büyük bir ağ oluşturan kıvrımlı patikalar, yürüyüş sırasında doğayı sevmek ve Gaudi'nin sanatını anlamak için olağanüstü yerler.




Bitmeyen merdivenlere karşı saygı duruşu

En tepeden tüm Barselonayı izleyebiliyorsunuz

     Park Güell den otobüs durağına doğru yürürken farklı bir yol tercih ettik. Aslında burası yukarı çıktığımız yolun hemen sağındaki sokaktı. Adamların oraya yürüyen merdiven koyduklarını görünce isyannnnnn diye haykırdıktan sonra hüzünlü bir şekilde otobüs durağına geçtik. Otobüsler size neredeyse hiç bekletmiyor. İki dakikada bir yeni bir bus turistic geliyor ve size alıyor. Her neyse biz yine üst tarafa geçip meşhur Barselona sahilini görmek için harekete geçtik. Tabi Fatihle ben deniz şortumuzu da çantamıza koymuştuk ama bu Fatih akıllısı “Kankaa yaaa denize giren yoktur olum boşuna giymeyelim şortları” demesiyle benim tüm deniz isteğimi söküp aldı. Dolayısıyla biz kimse girmiyordur diye gittiğimiz sahilde bir sürü insan görünce ben Fatihe bir güzel sövmüş bulundum. Ulan hayatında kaç kere Barselona sahilinde yüzme şansı yakalıyorsun. Hani İspanyada yüzdük diye millet hava atacaktık hee hani. Evet arkadaşlar size kritik uyarı. Yurt dışı gezilerinize sizinle her şeyi yapacak arkadaşlarla gidin. Böyle Fatih gibi olmayın. Ama ben kafama taktım o Barselonaya tekrar gidecek o suya gireceğim arkadaş.



     Sahil tarafına indiğimizde öncelikle harbor tarafını gezdik. Bir sürü yelkenli gemi sıralanmıştı burada. Gerçekten çok güzel bir manzaraydı. Harbor kısmında denizin hemen kenarında bir Avm var. Biz tabi İspanyada Avm’nin nasıl olduğunu gözlemlemek için içeri girdik. Ben hemen İspanyol malı olduğunu bildiğim Bershka ve Pull and Beer a girdim. Fiyatlar aşağı yukarı aynı arkadaşlar onu size söyleyeyim. Hani etiketi söktüğünüzde altında görünen euro fiyatı aynen burada da geçerli. Ben mağazalarda gezerken Fatihte Barselona mağazasına girip kardeşine top almakla meşguldü. Bu arada şunu da belirteyim Barselona formaları acayip pahalı burada. Yani Türkiyeden daha pahalı düşünün. Saçma ama gerçek bu. Barselona mağazasından çıkıp lavaboyu kullandıktan sonra Avm den çıktık. Sahil şeridi boyunca gezerken üniversite arkadaşımız Ezginin anahtarlık istemesi üzerine satıcılara uğradık. Daha sonra ben tabi anahtarları Ezgiye yakıştıramadığım için Fatihe “Kanka bence bunları salla ilerden daha güzellerini bulup alırız eğer bulamazsakta buradan gelip alırız” dedim. İleride bulamadık tabi. Fatihin isyanı eşliğinde gezimize devam ettik. Daha sonra Fatihin beş dakikada bir tekrarladığı “olum oradan alacaktım ben sen niye kafamı karıştırıyorsun” sözleriyle karşılaşacaktım. Buradan Ezgiye sahip sesleniyorum. Ezgiii o elindeki anahtarlığın 5 kat dandiğini getirecekti bu Fatih sana. Ben durrrrr dedim. Değerimi bil.

6300 da oynadığım bir oyun vardı ona benziyor


     Sahil şeridi boyunca -her ne kadar Fatihin kızları kesmesinden dolayı yavaş hareket etsekte- muhabbet eşliğinde yürüdük. Hava gerçekten mükemmeldi. Şehrin sokaklarını ve sahilini gördükten sonra şehre aşık olmuştuk. Biz tabi her avrupa gören Türk insanın ettiği sözleri tekrar edip durduk. Adamlar medeni abi, valla alacaksın bavulunu burada yaşayacaksın, yola adımını at arabalar duruyor, tarihi koruyor adamlar and so on…. Bundan utanç duysam da en azından itiraf edecek cesareti kendimde buluyorum. Evet bu sözleri bire bir sarf ettim ve bundan utanç duyuyorum.



      Tekrar Bus turistice binip şehir merkezine yakın bir yerde indik. Gezeceğimiz yerin adı Barri Gotik. Eski şehir manasında. Burası şehrin eski dokusunu koruyan mimari eserlerle doludur ve şehrin merkezinde yer alır. Meşhur devasa katedral ve çevresini kapsar. Gotik mimarinin bu civarda tavan yapması sebebiyle adını almıştır. Picasso'nun Barselona'da yaşadığı dönemde en çok esinlendiği yer olarak bilinir. Çoğu binalar ortaçağ'daki yapısını korur, hatta eski Roma döneminden kalma eserleri bile görebilirsiniz. Gerçekten buram buram tarih kokan bir yer. Sonunda Gaüdi’nin eseri olmayan bir yer görmek çok iyi gelmişti ikimize de. Buranın her köşesinde canlı müziğe, değişik şovlara rastlayabilirsiniz.





Caddeler tarih kokuyor


     Barselonanın tarihi kısmını da gördükten sonra meşhur La Rambla caddesine geçtik. Gittiğimiz her şehirde kalabalık cadde gören Fatih “ bak burası da buranın istiklal caddesi” benzetmesini La rambla caddesinde de es geçmedi. Bu sefer haklı ama. Burası bizim istiklal caddesinin Barselonadaki hali.  Bu cadde güneyde sahil ve Kristof Kolomb heykeli ile bitmekte, kuzeyde ise Katalunya meydanı ile son bulmaktadır. Yaklaşık 2,5 km uzunluğunda bulunan cadde de oldukça fazla cafe, lokanta ve pub bulunmaktadır ve yılın her anı ziyaretçi akınına uğramaktadır. Araba girişi yok tabi.

Bu yol böyle aşağıya doğru 2,5 km uzunluğunda

Katalunya meydanındaki poza geeeellll


      Biz burayı çok gezmeden Katalunya meydanına çıkıp hostele dönüş yaptık. Hostelde biraz dinlenip, telefonları şarj edip belli başlı ihtiyacımız olan şeyleri yanımıza aldıktan sonra tekrar yola çıktık. Amacımız sahile giden otobüse binip Ezgiye anahtarlığı almaktı. Sırf Ezgi için yolumuzu uzatıp sahil tarafına tekrar inecektik. Tabi ben Fatihe bunlar güzel değil daha iyilerini buluruz dediğim için ve satan bir yer bulamadığımız için biraz suçlu gibiydim. Otobüse bindikten sonra o otobüsün sefer yapan son otobüs olduğunu öğrendik. Biz tabi Hoaydaaaaaaaa hocam ne diyosun sen yaa diyemeden yukarı geçtik. Barselonayı otobüsün üzerinde akşam vakti de baştan sona gezmemiz çok iyi gelmişti. Işıklar altında Barselona daha farklı görünüyordu. Sahil tarafındaki Kristof Kolomb heykelinin altında indik. Satıcıyı aradık satıcı yok. Fatih tabi beni suçluyor. Kanka alacaktım ben sen niye benim kafamı karıştırdın!!. Olum o anahtarlıklar iyi değildi kötüydü onlar desem de Fatih beni suçlayıp duruyordu. La rambla caddesinde anahtarlığı bulmak umuduyla harbor tarafına geçtik. Işıklar altında harborı izlerken bir şeyler atıştırdık. Daha sonra La rambla caddesinin aşağı tarafında bulunan Kristof Kolomb heykelinden yukarı doğru caddeyi boylu boyuna yürüdük. 



     Burada bir sürü hediyelik eşya satan yer var. Biz birine girdik. Adam tabi çakal hediyelik eşyalar için maksimum fiyatı dayadı bize. Biz de yer mi ulan anadolu çocuğu edasıyla fiyatı üçte birine indirtip anahtarlıkları almış bulunduk.

Gece Barselona turu çok iyi geldi
      La rambla caddesinden yukarı doğru çıkarken her yerde bulunan dondurmacılardan dondurmamızı alıp kenardaki banklardan birine oturup muhabbet eşliğinde caddeden geçen insanları izledik. Daha sonra caddenin en yukarısında bulunan çeşmeden suyumuzu içtik. Öyle ki bu çeşmeden su içen Barselonaya geri geleceğine inanılıyor. Ayrıca Barselona şampiyonluk kutlamalarını bu çeşme etrafında yapıyor.

Barselona da Türkiye izleri
    Barselona sokaklarında son turlarımızı da attıktan sonra hostele dönüş yapıyoruz. Çok güzel bir hava da çok güzel bir Barselona turu yapmıştık. Sabah 8 deki Paris uçağımıza dinç bir şekilde kalkabilmek için hostelimize dönüp dinlendik. Bu arada neden nou camp a girmediğimizi şöyle açıklayayım. Açıkçası hiç cezbetmedi beni. Yani içine girip Barselonanın aldığı kupaları görmek, stadı görmek ne bilim ya hiç içimizden gelmedi o anda. Hava da güzeldi stad da vakit harcamayalım dedik.
     Bir sonraki yazı sanat ve aşk şehri Paris. Görüşmek üzere efenim…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Danimarka'da Yaşam- Harcamalar & Gerekli Para

          Uzun bir aradan sonra birçok kişiden Danimarka’da erasmus ile alakalı sorular aldım. En önemli soru tabi ki çok mu pahalı? Gidersek gezemez miyiz? Erasmus parasının üstüne ne kadar daha koymalıyım gibi sorular oluyor. Bu yazımda bu gibi soruları cevaplamaya çalışacağım. Tabi tecrübelerimden doğan ucuza kapatma yollarından da bahsedeceğim.             Öncelikle erasmusa giderken ödemeniz gereken sabit ücretler var. Bunlar uçak parası, oturma izni vb. şekilde sıralanıyor. Bunların ne kadara geldiğini aşağıda sıralayacağım. Bunlardan kaçış yok ne yazık ki. Başta mecbur bu paraları gözden çıkarmalısınız. Benim gittiğim yıl dolar ve Euro bu kadar yüksek değildi. Doğal olarak fiyatları hem kron hem de şu anki TL cinsinden yazacağım. Önümüzdeki senelerde giden arkadaşlar Danimarka kronu cinsinden yazacağım fiyatları gidecekleri yılların kurlarına göre hesaplarlar. Tabi adamların kendi istedikleri para da değişebilir. Ama çok oynayacağını zannetmiyorum açıkçası. Uçak fiyatı:

Danimarka Erasmus Süreci

     Öncelikle Avrupa yazılarıma Erasmus sürecini anlatmakla başlayacağım. Yurtdışında Erasmus yapma gibi bir planı olanlara (ki öyle bi planınız kesinlikle olsun) yardımcı olması açısından bu yazıyı yazıyorum. Öncelikle üniversitede okurken 2.sınıfta Erasmus sınavını geçip tercih yapma kısmına geldiğimde önümde ilginç bir şekilde 2 seçenek vardı: Litvanya Slovenya      Nedendir bilmiyorum okul o dönem belli sıkıntılardan dolayı çok fazla üniversiteye öğrenci göndermiyordu. Bende bu ikisi arasından Slovenyayı tercih etmiştim. Bunu seçmemin nedeni Slovenyanın konumunun çok iyi olmasıydı. Her şeyi ayarlamaya başlayacaktım ki Slovenyadaki üniversiteden gelen maille yıkılmıştım. Oradaki okul bana 1 dönem öğrenci kabul edeceklerini ve bunun 2. Dönem olacağını söylemişti. Ben de bunun üzerine 3.sınıfta Erasmus maceramdan vazgeçmiştim. Çünkü yurtdışında 1 sene Erasmus yapmak istiyordum. Vazgeçmemin bir diğer nedeni de okulu kazandıktan sonra okulun üniversite değilde 1 binadan oluş

Avrupa Turu Planı ve Maliyeti

     Evetttt Avrupa turumuzun planını daha Danimarkaya gelmeden yapmıştık. Bildiğiniz üzere Danimarka Odensede Erasmus öğrencisi olarak bulunuyorum. Bende bunu fırsat bilip ucuz hava yolu şirketlerinide kullanarak bir Avrupa turu yapmazsam olmaz diye düşünüp daha Danimarkaya gelmeden üniversiteden arkadaşım Fatihle, Süleymaniyedeki Ağa kapısında otururkene planımızı yapmaya başladık. Malum uçakla seyahat edeceksek biletleri önceden almamız gerekiyordu. Biletleri yaklaşık 40 gün önceden almıştık. (Aldığımız site: www.skyscanner.com , Tren için : www.trenitalia.com/tcom-en  ) Seyehat rotamız şu şekideydi: Planınızı yaparken her şeyi gözden geçirdiğinize emin olun. Uçuş zamanları, Hostel ayarlamaları, Gezeceğiniz yerlerin planı (bu arada gezi için şiddetle önerdiğim uygulama: Citymaps2go), Yanınıza alacağınız para, Kredi kartları vb gibi şeyleri tekrar tekrar gözden geçirin. Biz turumuzun genelini uçakla yaptık. Tabiki uçakla avrupa turu yapmanın avantajları olduğu kadar dezavant